Capetown oldukça geniş alana yayılmış bir şehir olduğu için, bir avrupa şehri gibi yürüyerek gezmeniz pek mümkün değil. Sağdan direksiyon olmasına rağmen çok kısa sürede alışacağınıza garanti ederek daha alana iner inmez araba kiralamanızı tavsiye ediyorum.
Capetown'da nüfus yaklaşık iki milyon kadar...Nüfusa göre şehir, yüz ölçümü olarak hayli geniş...Beyazların siyahlardan sayıca fazla oldukları bir Afrika şehri. Her ne kadar Nelson Mandela'nın eli değmiş olsa da hala siyahlarla beyazlar arasındaki beyazların lehine olan ciddi farkı hissetmemenize imkan yok. İngiliz ve Hollanda kültürlerinin harmanlanışını sıkça hissedeceksiniz. Daha uçaktan inerken şehrin güzelliğine hayran kalmamak mümkün değil, genelde şık yapılar, malikaneler ve gökdelenlerle son derece çağdaş ve zengin bir şehir göze çarpıyor ama arada yolunuzu kaybettiginizde bir gecekondu mahallesinde barakalarla ve oradaki siyah halkla karşılaşmanız da mümkün...
GreenMarket |
Capetown şehir Merkezi; Long Street, Green Market, St.Georges kilisesinin bulunduğu alanlardan halka halka genişleyerek deniz kıyısına kadar yayılmakta. Ancak downtownu görmeden dönmek büyük haksızlık olur. Her ne kadar kendinizi biraz tedirgin hissetseniz de; çantanıza dikkat ederek yürümeniz koşuluyla Long Streette yürümeli, Green Marketteki yerel el yapımı hediyelik eşyalarının satıldığı pazarı gezmeli (tablo, süs eşyaları, kap kacak, masa örtüsü, maskeler vs.), alışveriş edecekseniz mutlaka size teklif edilen fiyatın yarısına kadar pazarlık yapmalı ve biraz soluklanmak icin hemen Green Market'e bakan civardaki cafelerde oturup bir kahve yudumlamalısınız.
İrili ufaklı dağlık olan şehrin en ilginç görülmesi gereken atraksiyonlu yeri Table Mountain (MasaDağı). Masa şeklinde ve düz oluşundan bu ismi alan dağın manzarası bütün şehri ayaklar altına alıyor. Şehrin kuzey batısına düşen bu dağa teleferikle çıkılıyor ancak profesyonel dağcılar için tırmanma imkanı da var. Dağın tepesindeki manzara gerçekten büyüleyici...Ancak Table Mountain'e gideceğiniz gün havanın güzel ve açık olmasını mutlaka tercih etmenizde yarar var. Şehrin dört bir tarafını görmek hatta manzaranın tadını çıkarırken ordaki restaurantta yemek-içmek de tercihinize kalmış.
WaterFront |
Cuba Bar |
Mama Africa |
Eğer canınız hoş ve güzel tasarlanmış ancak sakin bir yer istiyorsa yine Long Street üzerinde Cuba Restaurant& Bar’ı tavsiye ederim.
Long Streetten uzaklaşıp, daha az turistik bir yer isterseniz Greenpoint üzerindeki Cubana Restaurant’a (9 Somerset Rd, Greenpoint, Cape Town) gidebilirsiniz. Burası akşam saatlerinde güzel müzikler çalıyor ve ışığı loşlaştırıyor. Sadece yemek yemeğe değil, 1-2 kadeh bişeyler içmek için de uğranabilecek güzel bir mekan.
NOT: Hafta sonları alıştığımızın aksine, şehir sessizliğe gömülüyor, genelde her yer kapalı.
Ümit Burnuna giderken;
Mariner's Wharf Restaurant |
Sea Point’ten Camps Bay’e giderken sağınızda birbirinden güzel plajlar ve hemen yolun sol tarafında da birbirinden güzel restaurant ve cafeler görüceksiniz. Burdan aşağı doğru deniz kenarını takip ederken yol üzerinde görülmeye değer pek çok küçük kasaba var. Bunlardan ilki Hout Bay...Durup fotoğraf çekmeye değecek bir manzarası var, özellikle gün batımını burdan izlemenizi tavsiye ederim. Hout Bay’e ümit burnundan dönüşte denk getirebilirseniz gün batımına yakın bi zamanda gidin ve mutlaka Mariner’s Wharf’da yemek yiyin. Hem restaurant’ın hayranlık uyandıran dekorasyonu, hem de güneşin batışını izlemek için denize sıfır konumu ve yemeklerinin lezizliği sizi hayran bırakacak. Fiyatlar Capetown’un alışıla gelmiş uygun fiyatlarının biraz üstünde ama buna kesinlikle değer.
Houtbay’den sonra yol biraz denizden uzaklaşarak içeri doğru girer ve sizi bi anda karşı tarafa sürükler. Karşı kıyıdan aşağı doğru ilerlerken SimonTown’dan geçeceksiniz. Burası da fotoğraf çekmeğe belki durup bir kahve içmeğe değecek, çok şirin bir kasaba..Burdan devam ederken yol üzerinde penguenleri görebileceğiniz tabelayı kaçırmayın.
Ümit burnu Cape of Good Hope ile başlayarak Point of Good Hope’a yani kıtanın en uç noktasına kadar gider. Cape of Good Hope’a arabanızı park edip fünikülerle çıkacaksınız. Üzerinize muhakak mont ya da rüzgarlık almanızı öneririm. Önü uçsuz bucaksız bir yer olduğu için inanılmaz rüzgarlı. Denizdeki dalga boylarının yüksekliği de hayret verici... Burada göreceğiniz fener Güney Afrikanın en güçlü ışığa sahip olan feneridir. Burdan Cape Point'e ilerlediğinizde yol üzerinde devekuşlarını görmeniz mümkün... Güney Afrika’nın en güney batı ucunda bulunduğunuzu belirten ve koordinatlarını gösteren yazının önünde mutlaka fotograf cektirin.
Burdan tekrar Capetown’a çıkarken HoutBay’daki Mariner’s Wharf’ta yemek yemeden önce SimonTown’dan biraz ileride Muizenberg’i göreceksiniz. Deniz kenarındaki renkli kulübeler genelde tüm Capetown’u anlatan kitaplara konu olmuştur, görülmesini tavsiye ederim.
Burdan tekrar Capetown’a çıkarken HoutBay’daki Mariner’s Wharf’ta yemek yemeden önce SimonTown’dan biraz ileride Muizenberg’i göreceksiniz. Deniz kenarındaki renkli kulübeler genelde tüm Capetown’u anlatan kitaplara konu olmuştur, görülmesini tavsiye ederim.
Muizenberg |
STELLENBOSCH
Stellenbosch Capetown’a 45 dakika uzaklıkta bir şarap cenneti. Capetown’a kadar gelmişken en az bir gününüzü bu muhteşem kasabayı gezmeye ayırın. Hele ki şarap içmeyi seviyorsanız yüzlerce şarap üretim tadım yerlerinden bir kaç tanesine muhakkak uğrayıp tadına bakın.
Franschoek Motor Museum |
Çok az kişi burdan şarap almadan geri döner. Özel olarak tavsiye edeceğim iki yer var; biri Montagu yolu üzerinde şehrin biraz daha uzağında ama görülmeye değer Franschhoek Motor Museum. Burası hem şarap üretim ve tadım yeri, hem de özel bir koleksiyoncunun tamamı kendisine ait olan 1900'lu yılların başından itibaren günümüze kadar yapılmış 320 arabanın sergilendiği motorlu taşıtlar müzesi.
Sam Amca'nın Dükkanı |
Simonsig Şarap Evi |
Şarap tadım yerlerini gezmekten sıkılınca şehrin merkezine Dorp Street’e inmenizi tavsiye ederim. Sağlı sollu butikler, yöresel afrika işi süs eşyaları satan mağazalar, birbirinden şık cafe ve restaurantlarla çok keyifle yürünecek bir cadde. Bu cadde üzerinde kitabın tavsiyesiyle gidip de beğendiğim orjinal bir mağaza var; "OOM SAMIE SE WINKEL" Sam Amcanın Dükkanı demek...Eğer Stellenbosch’ta bir gece kalabilecek kadar şanslıysanız; gece eğlenmeye oranın yerel bir barına gitmenizi tavsiye ederim. Sabah kahvaltısı için erken uyanın ve R 44 yolundan Betty's Bay'e doğru rotanızı çevirin.
Betty's Bay
|
Sahil boyunca sağınızda denizi takip ederek yaklaşık 40 dakikalık bir yolun sonunda Harold Porter Gardens'ı (yolun sol tarafında tabelasını göreceksiniz) göreceksiniz.
Stony Point |
Harold Porter Gardens |
Olağanüstü atmosferi ve bitki örtüsünün güzelliği eşliğinde kahvaltınızı edip, National Botanical Garden'ı ziyaret edin. Ordan çıktıktan sonra hemen yakınında bulunan StonyPoint'te Penguenleri görmenizi tavsiye ediyorum.
KNAYSNA - GARDEN ROUTE
Garden Route için her ne kadar Heidelberg'den başlar deseler de, bence Mossel Bayden itibaren sırasıyla Oudtshoorn, George, Knaysna, Plettenberg, Tsitsikamma asıl görülmesi gereken yerler arasında. Pek çok kitap bu hattın trenle yapılmasını tavsiye ediyor, eminim çok da güzel olur.
Bu rotayı yapmak için mümkün oldugu kadar havanın aydınlık saatlerini tercih etmelisiniz çünkü yol boyu göreceğiniz manzaralar birbirinden güzel ve durup fotoğraf çekmek isteyebileceğiniz güzel noktalar var.
Montagu Springs |
Bu hat geniş vakitte dura kalka, bazı yerlerde durup, konaklayarak en az 3 gününüzü ayırmanız gereken bir yolculuktur. İster Capetown kıyılarından başlayıp, yolu uzatarak fakat daha deniz kenarından gezerek Mossel Bay'a ulaşın, ister bizim gibi hazır Stellenbosch'dayken ordan hareketle, yine görülmeye değer irili ufaklı Worcester, Montagu gibi birbirinden şirin kasabaları gezerek Swellendam'a kadar R60, sonrasında da Mosselbay'a kadar N2 karayolunu takipedin.
Not: Garden Route'a gidişte ya da dönüşte Montagu'da konaklamak isterseniz, doğayı, kazları, kuğuları iç içe yaşamak isterseniz MONTAGU SPRINGS'i öneririm.
Garden Route'da ilk durak MosselBay; birbirini takip eden birbirinden güzel plajların dizildiği, tatil için gelinebilecek ideal bir koydur. Eğer denize girip güneşlenmeyi seviyorsanız burada en az yarım gününüzü ayırmanızı tavsiye ederim.
Cango Caves |
Not: Buraya aksamustu 16.00 dan sonra gelirseniz son turu kaçırmış olabileceğinizden almayabilirler, çünkü ancak rehber eşliğinde gezebilirsiniz.
Güney Afrika'ya kadar gelip de safari yapmadan dönmeyelim derseniz eğer Cango Caves'den çıkıp Outdshoorn'a dönerken sol tarafta Buffalo Ridge Safari Lodge var. Burası hem doğal yaşam içinde çadırlarda konaklama hizmeti veriyor, hem sabah 09.00 gibi orda olursanız 2 saatlik Safari turuna çıkarıyor, hem de yine bu doğal yaşam içerisinde su aygırlarını, geyikleri seyrederken yemek yieyebileceğiniz bir ortam sağlıyor.
Buffalo Ridge Safari Lodge |
Knaysna |
Waterfront Capetown'daki gibi burda da var; cafe, bar, restaurant ve butiklerden oluşan mekanın hemen yanı bot turu yapmak isteyenler için... Buraya kadar gelmişken bot turu yapmanızı tavsiye ederim.
Woodmill Lane Knaysna'nın alışveriş için en populer alışveriş çarşısıdır. Pek çok butik, şık restaurant, cafe ve pub mevcuttur.
Plettenberg Bay |
Tsitsikamma National Park botanik olarak zengin, çok geniş yüzölçümüne sahip, içinde pek çok hayvanı doğal ortamında barındıran, içinde uzun bir gün geçirebileceğiniz, pek çok aktiviteyle dolu doğal bir park alanı. Burası Garden Route'unuzun da son durağı.
YanıtlaSilHello to every , because I am truly eager of reading this website's post to be updated regularly. It consists of nice information. outlook email login